DOLAR42,2134% 0.24
EURO48,8967% 0.3
STERLIN55,6436% 0.35
FRANG52,4455% 0.39
ALTIN5.434,09% 0,83
BITCOIN102.177,720.171
reklam

HANGİ ÖZGÜRLÜK?

Yayınlanma Tarihi : Google News
HANGİ ÖZGÜRLÜK?
reklam

Şu an dünya genelinde Yahudi ırkından olanlara karşı, haklı nedenlere dayanan büyük bir öfke ve kızgınlık var. İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırım nedeniyle oluşan bu nefret tabi ki Yahudilerin tümünü kapsamıyor. Bütün yahudiler bu soykırımın sorumlusu veya faili kabul edilemez, edilmemelidir. Biliyoruz ki bu soykırıma taraf olmayan, onaylamayan ve hatta karşı çıkan, mezhebi insan olan birçok Yahudi de bulunmaktadır.

 

İşte bugünkü yazımızı, birçok Yahudi kökenli bilim insanı gibi, insanlık ailesine büyük katkıları olan Alman-Amerikalı psikanalist, sosyolog ve filozof Erich Fromm,(1900-1980)’ un, modern psikoloji ve sosyal teoride referans kabul edilen düşüncelerinden birisi olan özgürlük konusuna ayırdım.

Eric Fromm insanın özgürlüğü istediğini ama özgürlükle karşılaştığında genellikle korktuğunu ifade eder. Bu korkunun temelinde de kişinin kendi vicdanı ve aklıyla hareket etmesinin getireceği sorumluluk duygusunun bulunduğunu söyler. Bu sorumluluğu taşımak istemeyen insan kaçış yolları bulur ve kendince bu sorumluluk sarmalından kurtulmuş olur.

Konuyu biraz açalım isterseniz. Fromm’a göre insan davranışlarını motive eden ihtiyaçlar iki guruba ayrılır. Birincisi fizyolojik ihtiyaçlar olan açlık, susuzluk, cinsellik gibi hayvanlarla ortak olan yönlerimizdir. İkincisi ise varoluşsal ihtiyaçlar dediğimiz insana özgü durumlardır. Bunların karşılanması çok güç olup insanı diğer hayvanlardan ayıran özellikleridir.

İnsan hayvanlardan ayrılıp, doğaya karşı kendisini güçsüz hissettiğinde diğer insanlarla bir araya gelir. Ve kendi dışındaki alemle kuracağı ilişkiyi bazı temeller üzerine inşa eder. Örneğin, yalnızlıktan kurtulmak için ve bir grubun üyesi olabilmek için mevcut otoriteye boyun eğer, yani teslim olur. Mevcut otorite veya güç arayışında olan kişiler de teslim olan kişileri arar. Bu iki kişinin bir araya gelmesi neticesinde her iki taraf içinde doyum sağlayıcı “simbiyotik (ortakyaşam)” bir ilişki kurlur. Ki bu ilişkinin temelinde gerçek sevgi olmayıp ilişki için duyulan ihtiyaç vardır.

İhtiyaçlarını bu şekilde karşılayan ve her iki taraf için de doyurucu bir ilişki sunan bu durum kişiliği olumsuz etkileyeceği için kişilik gelişemeyecektir. Varoluşsal bir ihtiyaç olan ilişki ihtiyacının bu şekilde olumsuz zeminde gerçekleşmesi gerçek sevginin toplumda yerleşmesini engelleyecektir. Fromm bu durumu olgunlaşmamış sevgi olgusuyla tanımlamaktadır. Ve kişisel gelişimi engelleyen bu olumsuz duruma karşı olgunlaşmış sevgi ile karşılık verilebileceğini ve böylece kişide tüm insanlığa karşı sorumluluk duygusunun gelişeceğini ifade eder.

Sevgi, arzu ettiğimiz şeyin yaşaması ve gelişmesi için icra ettiğimiz aktif olma durumu, yani ilgimizdir. Evlerimiz ya da bahçemizdeki çiçekleri yaşatma gayretimizin kökeni budur. Ve bunun temel bileşenleri ilgi, sorumluluk, saygı ve bilgidir. Sorumluluk diğer canlıların ihtiyaçlarına duyarlı olmak, saygı ise sevilen kişiyi olduğu gibi kabul edip, değiştirmeye çalışmamaktır. Saygı aynı zamanda diğer kişinin gelişimine duyulan ilgiyi de kapsar. Bilgi ise kişiyi tanımadan, onun ihtiyaçlarını bilmek, ihtiyaçlarını karşılamaya istekli olmak ve olduğu gibi kabul etmek olarak kabul edilir.

Fromm’a göre özetlediğimiz bu ihtiyaçlar insanı ayrı bir tür olarak ortaya çıkartan, biyolojik olarak karşılığı olmayan durumlardır.Bu karşılıksızlık insan için dayanılmaz bir durum olarak hastalığa yol açacaktır. Bu hastalığa yakalanmak veya kurtulmak isteyen insan bu ihtiyaçlarını olumlu veya olumsuz yollarla karşılamaya çalışacaktır.

Yalnızlık, güçsüzlük ve kaygılarla dolu yaşamın üstesinden gelebilmek için önünde iki seçeneği olan insan genellikle kolay olana meyledecektir. Kolay olan ise “özgürlükten kaçış” olarak görülecektir. İnsan bireysel bağımsızlığını terk edecek ve bir otoritenin egemenliğine girecektir. Veya insanlardan uzaklaşma ya da özüne yabancılaşma refleksleri gösterecektir.

Otoriteye boyun eğmek, yıkıcılığa yönelmek, ya da kalabalığın içinde eriyip gitmek, bugün içinde bulunduğumuz genel ruh halimizin resmidir. Güvenli ortamda yaşamak isteyen insanlar otoriteye sığınır. Bazen öfkesine yenik düşer veya kalabalıklar arasında yitip gider. Ancak Fromm itaat etmenin huzuru getirmeyeceğini, sadece vicdanı rahatlatacağını hatırlatır. Gerçek huzurun ise özgürlüğün yüküne talip olmakla kazanılacağını söylerken; insan olabilmenin bu sorumluluğu taşımaya cesaret etmekle mümkün olduğunu ve böyle insanlardan mürekkep toplumun kalkınabileceğini söyler.

Bir soru sorarak bu yazıyı bitirelim isterseniz. Özgürlük tabiat mıdır yoksa karater midir?

Siz ne dersiniz?

*

HÜSEYİN KANZA

reklam

YORUM YAP

reklam

DÖVİZ KURLARI

  • DolarDOLAR
    ALIŞSATIŞFARK
    42,202942,2134% 0.24
  • EuroEURO
    ALIŞSATIŞFARK
    48,860948,8967% 0.3
  • SterlinİNG. STERLİNİ
    ALIŞSATIŞFARK
    55,618055,6436% 0.35
  • FrangİSV. FRANGI
    ALIŞSATIŞFARK
    52,412952,4455% 0.39
  • Kanada DolarıKAN. DOLARI
    ALIŞSATIŞFARK
    30,076230,0901% 0.87
  • Çeyrek AltınÇEYREK ALTIN
    ALIŞSATIŞFARK
    8.693,338.884,74% 0,83
  • Gram AltınGRAM ALTIN
    ALIŞSATIŞFARK
    5.433,335.434,09% 0,83
  • BitcoinBITCOIN
    FİYATDEĞİŞİM
    102.177,720.171
reklam

DÖVİZ ÇEVİRİCİ

  • Satış
    Alış